O’Art, Türkiye’de yaşayan yabancı sanatçıları ağırlıyor

O’Art, Türkiye’de yaşayan yabancı sanatçıları ağırlıyor​

O’Art, Türkiye’de yaşayan yabancı sanatçıları ağırlıyor

Odeabank’ın sanat platformu O’Art, 2016’nın ilk sergisinde Türkiye’de yaşayan ve yaşamış olan yabancı sanatçıların eserlerine yer veriyor. Doğup büyüdükleri ülkelerinden uzak bir coğrafyaya ait izlenimlerini paylaşan 8 sanatçının eserlerinden oluşan “Multiple Existences” sergisi, 21 Şubat’a kadar izlenebilecek.

Ali Omar, Angello Bucarelli, Jenny Eichler, Lithian Ricci, Marco Veronese, Pauline Legrand, Tom Whitty ve Yannick Belley’in eserlerinin yer aldığı “Multiple Existences” sergisi sanatçının alışık olduğu coğrafyayı bırakarak, varlığını başka bir mekâna taşımasının eserlerine yansımasını sorguluyor.

İtalyan Sanatçı Angelo Bucarelli, iletişimin sanat eseriyle olan ilişkisini, “Kavramsal diye nitelendirebileceğim eserim, ezeli insan içgüdüsü olarak ‘iletişim’ kavramına dayanıyor: İnsanlar bir arada kalmalı ve böylece kendi aralarında iletişim kurabilmeliler” sözleriyle anlatıyor.

Suriyeli sanatçı Ali Omar, İstanbul’da bulunmasının eserlerine yansımasını, “İstanbul gibi görsel, tarihi, yapısal ve kültürel açıdan çok zengin bir yerde bulunmak birçok ayrıntıyı, rengi, duyumu ve farkı incelemek ve görmek açısından müthiş bir fırsat veriyor. Ayrıca tarihi boyutu da güzelliği görmenin nasıl geliştiğini anlamaya yardımcı oluyor” sözleriyle tarif ediyor.

Alman sanatçı Jenny Eichler ise sanatçıların kendi kuşaklarından gelen sanatçılarla aynı platformda yer almasının önemine değinirken, “Multiple Existences” karma sergisinde yer alan eseriyle ilgili olarak, “Eserlerimde kullandığım malzemeler ahşap, metal, beton ve seramik gibi birbirinden farklı malzemeler. Bu sergiye de, yakın tarihte polyesterden yaptığım sekiz parçadan oluşan heykel serimle katılıyorum. Çocuk imgelerini kullanarak masum gururun saflığını göstermek istiyorum” diyor.

Sergiye katılan İtalyan sanatçı Lithian Ricci, İstanbul’u eserinde bir ilham kaynağı olarak gördüğünü belirterek şehirle olan ilişkisini: “İstanbul, benim geldiğim şehir Roma gibi, bir açık hava müzesi. Uğultulu bir enerjisi var ve burası ruhumu besleyebilmem ve sanatsal açıdan ilham alabilmem için mükemmel bir yer” sözleriyle ifade ediyor.

Serginin bir diğer İtalyan sanatçısı Marco Veronese, İstanbul’u önemli bir farkındalığın başlangıç noktası olduğunu kabul ederken, sergide yer alan iki eseriyle ilgili olarak şöyle diyor: “Bu eserler (Kainat ve Ütopya), bizi her şeye yani ‘Kainat’a bağlayan bir araç vazifesi gören insan deneyimine daha yakın olan bir ruhaniliğe duyduğum ihtiyacın, maddi açıdan vücut bulmasının ürünleridir.”

Fransız Sanatçı Pauline Legrand, sergiye dua ve sürpriz sözcüklerinin kısaltılmasıyla oluşan ve kendi bağlı olduğu sosyal sınıfın yerel diline dayanarak evrensel temaları geliştirdiği “Surprayse” isimli eseriyle katılırken, İngiliz Sanatçı Tom Whitty, duyguların özgürleştirdiği temasıyla yola çıktığı eseriyle katılıyor.

Kanada’da, Québec’te Saint-Lawrance Nehri’nin yanında büyüdüğünü belirten Yannic Belley, İstanbul Boğaz’ının çocukluğu ile ilişkisini canlı tuttuğunu vurguluyor. Belley, İstanbul’un sanatına katkısını şu sözlerle ifade ediyor: “Bu yüzden kendimi İstanbul’da kaybolmuş hissetmiyorum. Bu şehir binlerce yıl boyunca dünyanın merkeziydi. Marmara, Boğaz ve Karadeniz. Hepsi birbiriyle bağlantılı ve ben de sizin nehrinizde hayaletler görüyorum, müziğini duyuyorum.”

Yağlıboyadan dijital baskıya, heykele kadar farklılık gösteren çalışmalardan oluşan ve küratörlüğünü Özlem Alıcı’nın yaptığı karma sergi, Odeabank Etiler Şubesi’nin 2. katındaki O’Art’da, 21 Şubat’a kadar izlenebilir.