948’de Denizli’de doğdu.
Gazi Eğitim Enstitüsü Resim İş Bölümü’nden mezun olduktan sonra Savaştepe Öğretmen Okulu’nda resim
öğretmenliği yaptı. Daha sonra sanat eğitimi için gittiği Fransa’da Paris Güzel Sanatlar Akademisi’ne giren ve mezun olan
Dinç, Türkiye’ye dönerek 2 yıl Bursa Eğitim Enstitüsü’nde görev yapmıştır. Sanat yaşamında Paris’te devam etme kararı alan
Dinç, 1977’den beri Paris’te yaşamakta ve L’Ecole Nationale Superieure d’Art de Bourges’da öğretim üyeliği
görevini sürdürmektedir.
1977 yılından beri Türkiye’de ve yurtdışında pek çok kişisel sergi açan ve karma sergilere katılan Dinç’in eserleri aralarında
Fond Nationale d’Art Contemporian, Paris Belediyesi, Fondation Cartier, Jouy-En-Josas, Ankara Devlet Resim Heykel Müzesi
ve İstanbul Modern olmak üzere pek çok kurumsal koleksiyonda yer almıştır.
Dinç’in yapıtları ve sanatçı dehası pek çok kurum tarafından ödüle layık görülmüştür. Osman Dinç, demiri, taşı, camı ve
daha birçok malzemeyi kullanarak yaptığı, farklı birçok pratikten beslenen üretimlerinde maddeyi biçimlendirmekle ilgili
bir tatmin aramaz ; sanatçının kaygısı maddeyi uysallaştırmak ya da ehlileştirmek değildir.
Dinç, formlara olan aşkına rağmen, sanatın biçimciliğine bilinçli olarak sırt çevirmiştir;
heykelle kurduğu ilişkinin, öncesinde fotoğrafla oldugu gibi, yaşamı ve canlılığı mümkün
kılan maddeden yana olacağını taahhüt eder. Bu doğrultuda, Dinç’in sanatı, 1960’ların
sonunda güncel sanatın temsili sorgulamak ve sanat eserinin gerçekle kurduğu ilişkiyi
güçlendirmek niyetiyle çıktığı yol ile kesişir.
Dinç’e göre, malzemenin zenginliği, farklı alemleri ve alanları buluşturuyor olmasında saklıdır.
Sanat ve bilim, sanat ve teknik, doğa ve kültür, duyu ve düşünce, nesne ve vasıtaları
arasındakı diyaloğu mümkün kılan bir zenginliktir bu. Sanatçının, malzemenin
kendisine olan bu ilgisi, eserin anlamına yaratım sürecini, hareket ve
zamanı dahil ederek, sanatta uzun süre hâkim olmuş seyirlik
yapıtın dayattığı otoriteden bağımsızlaşmasını
mümkün kılar.