blog

Cinsiyete Dayalı Ayrışma ve Sonuçları​

Cinsiyete dayalı ayrışma bireylerin herhangi bir ayrımcılığa uğramadan kendi potansiyellerini gerçekleştirmelerinin önünde güçlü bir bariyer olarak duruyor. Atanmış cinsiyet yani kişilerin doğuştan gelen biyolojik, fizyolojik ve genetik özelliklerinden farklı olarak toplumsal cinsiyet sosyal normlarla fazlasıyla bağlantılı bir kavram.

Bireyler olarak doğduğumuz andan itibaren başta ailemiz olmak üzere içinde yaşadığımız toplumun kültürel değerleri, kadın-erkek tanımlamaları ve bu kalıp rollere bağlı olarak beklenen davranış şekilleri bilinçli ya da bilinç dışı olarak bize öğretilmeye başlanıyor.

Toplumsal cinsiyet eşitsizliği kavramı kadınların uğradıkları ayrımcılıkla özdeştirilse de cinsiyete dayalı ayrışma sadece onları etkilemiyor. Erkekler de bu kalıplaşmış yargılar nedeniyle toplumsal açıdan birçok baskıya maruz kalıyor. Toplumsal cinsiyet alanında gerçekleşen eşitsizlikler kurgulandıkları için kültürel olarak büyük farklılıklar gösterebilse de global açıdan bakıldığında da benzer tarzda ayrımcılıklara rastlayabiliyoruz. Örneğin dünyanın birçok yerinde erkekler için biçilen rol güçlü, cesur, atak, başarılı ve aktif olması iken kadınların ise daha pasif olması bekleniyor. Duygusal, şefkatli, anaç olmak gibi özellikler daha çok kadınlara atfediliyor.

Birleşmiş Milletler İstatistik Kurumu tarafından farklı ülkelerde yapılan bir araştırmanın sonucu ( The World’s Woman 2020: Trends and Statistics ) kadınların erkeklere oranla ev-bakım işlerinde 3 kat fazla çalıştıklarına işaret ediyor. Aynı zamanda 2020 senesinde çalışanma yaşında olan kadınların sayısı erkeklerin sayısına göre oldukça az. Kadınların %47’si çalışırken erkeklerin çalışma oranı %74 olarak gösteriliyor.

Dünya Ekonomi Forumu’nun ( WEF ) her yıl yayınladığı “Cinsiyet Eşitliği Raporu” da özellikle pandemi döneminden sonra Türkiye’deki cinsiyete dayalı ayrışmanın daha da artış gösterdiğine vurgu yapıyor. 2021 senesinde yayınlanan rapora göre Türkiye toplumsal cinsiyet eşitsizliği kavramı değerlendirildiğinde 156 ülke arasında 133. sırada yer alıyor. Raporda kadınların eğitime katılımı, fırsat eşitliği, sağlık ve siyasi alanındaki güçlendirmeler analiz edilmiş. Bu alanda en iyi olan ülkeler ise İzlanda, Norveç, Finlandiya ve İsveç.

Toplumsal Cinsiyet Rollerinin Farklı Alanlardaki Yansımaları

Toplumsal cinsiyet nedir?” sorusuna toplumlar tarafından farklı cinsiyetteki bireylere yüklenen kalıp yargılar, değerler, roller ve beklentilerin yansıması olarak yanıt verebiliriz. Erkek ile kadın arasında yapılan bu keskin ayrımlar bireyleri özlerinden, isteklerinden ve potansiyellerinden oldukça uzaklaştırarak, onları birçok olumsuzluğun içine çekiyor.

Toplumsal cinsiyet ayrımcılığı özellikle ülkemizde kadınları yoğun bir biçimde etkisi altına alıyor. Sosyal hayatta belirlenmiş toplumsal cinsiyet rolleri gereğince kadın sürekli alttan alması, fazla atak davranmaması, ev işlerini yüklenmesi, önceliğini her zaman anneliğe vermesi, şefkatli ve duygusal olması gibi beklentilere maruz bırakılıyor.

Günümüzde hala eğitim hakları elinden alınan kız çocuklarının sayısı hiç de az değil. Çeşitli sosyal sorumluluk projelerinin de etkisiyle 2000’li yıllarda kız öğrencilerinin okula gönderilme oranında genel bir artış olsa da son dönemlerde yaşanan belirgin düşüş dikkat çekiyor. Eğitim Reformu Girişimi’nin araştırmasına göre 2012-2013 eğitim-öğretim döneminde ilkokula giden kız öğrencilerin oranı %98.9 iken 2020-2021 sezonunda bu oran %93.1’e kadar gerilemiş olduğu görünüyor.

Kadınların cinsiyet ayrımcılığından ötürü iş hayatındaki başarıları da ne yazık ki çoğu kez görülmüyor. Erkeklerle aynı işi, aynı başarı ile yapsalar bile onlardan daha düşük bir ücretle çalıştıkları durumlar olabiliyor. Özellikle erkek hâkimiyetindeki mesleklerde dışlanıp, geri planda bırakılma gibi durumlar da sıkça karşılaştıkları eşitsizlikler arasında. Ayrıca üst düzey yönetici olan kadınların oranı da erkeklere kıyasla oldukça düşük.

İş yaşamında üst düzey pozisyonlarda çalışan kadınların sayısını az olmasını en iyi açıklayabilecek kavramlardan biri ise “Cam Tavan”. Cam Tavan kavramı başarılı ve terfi etmeyi hak eden kadınların cinsiyet ayrımcılığından kaynaklı olarak önüne set çekilmesi şeklinde tanımlanıyor. Ne kadar kendilerini geliştirseler de kadınların belirlenen bir sınırın ötesine geçmelerine bazı kurum kültürlerinde izin verilmiyor.

Her ne kadar Türkiye’de kadınlara uygulanan cinsiyet ayrımcılığı çok baskın olsa da erkekler de kalıplaşmış yargı ve rollerden payını alıyor. Küçük yaşlardan itibaren ağlamamaları ve bunun bir zayıflık olduğuna dair düşüncelerle yetiştiriliyorlar. Bu durumun en olumsuz sonuçlarından biri de erkeklerin kendilerini ifade etmek yerine sıklıkla agresifliğe başvurmaları. Ailesini ve evini geçindirme sorumluluğunun tamamen erkeklere yüklenmesi de cinsiyet ayrımcılığına dayalı olarak ortaya çıkan önemli bir baskı unsuru.

Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Hakkında Bilinçlenme

Toplumsal cinsiyet ayrımcılığı kadın ve erkek bireyleri yaşamın birçok alanında negatif yönde etkiliyor. İş, sosyal ve aile yaşamındaki fırsat eşitsizlikleri özellikle kadınların önüne aşılması güç engeller çıkarmaya devam ediyor. Kadınlar ekonomi/eğitim alanlarına katılmakta zorluk çekerken, hem sosyal hem aile yaşamında kendilerini oldukları ve arzu ettikleri gibi gösteremeyebiliyorlar. Beklentilere zıt bir şekilde davrandıklarında ise işin sonu maalesef ki insan hakları ihlalleri ve çoğunluk tarafından ötekileştirilmeye kadar varıyor.

İnsanın doğuştan gelen cinsiyeti ne olursa olsun özgürce, onurlu ve her türlü ayrımcılıktan uzak yaşaması için toplumsal bilinçlenme son derece önem arz ediyor. Özellikle kurum ve iş yerlerinde eğitimlerin verilmesi, gerçekleştirilen toplumsal projeler göz ardı edilemeyecek bir fark yaratıyor. Bu yola baş koyan birçok toplum kuruluşu sadece farkındalık yaratmayı değil insanları eyleme teşvik etmeyi de amaçlıyor.

Özellikle ailelerin çocuklara toplumsal cinsiyet eşitliğini hem söylemlerle hem de eylemlerle benimsetmesi gerekiyor. Cinsiyet ayrımcılığını yansıtan söylemlere dikkat etmek (Bilim adamı, adam gibi, iş adamı vb.) de küçük görünen ama çok olumlu sonuçlara ulaştıran eylemler arasında yer alıyor. Ayrıca eşitliğin sağlanması adına çalışan kurumları ve bu yönde eylemler gerçekleştiren insanları desteklemek; onların görünür olmasına yardım etmek de atabileceğiniz en güçlü adımlardan biri.

Eşit Bir Yarın İçin: Eşit Masallar​

Cinsiyet eşitliği kavramının küçük yaşta geliştiğine inanıyoruz. Odeabank olarak çocuklar eşit bir yarına uyansın diye, anne babalarda farkındalık yaratmak ve toplum bilincinin değiştirilmesine katkı sağlamak amacıyla Can Yayınları iş birliğinde “Eşit Masallar” projeyi hayata geçirdik. Psikolog Prof. Dr. Ayşe Bilge Selçuk’un içerik danışmanlığında yürütülen Eşit Masallar projemiz kapsamında en bilinen ve sevilen klasik masallar, eşitlikçi bir bakış açısıyla yeniden yorumlandı. Kitaplarımıza ücretsiz olarak web sitemizden, masal videolarımıza ise Odeabank Youtube hesabımızdan ulaşabilirsiniz.