Uzay

Uzay Yarışı Yeniden Başlıyor: Uzay Madenciliği

12 Mayıs 2022

Hızla artan nüfus, küresel ısınma, iklim krizleri, savaşlar, salgın hastalıklar ve dünyamızın özellikle son yıllarda karşılaştığı olumsuz daha pek çok durum, doğal kaynakların hızla tükenmesine zemin hazırlıyor. Üstelik tükenen yalnızca su, doğal gaz gibi akla ilk gelen kaynaklar değil; maden rezervleri de tehdit altında. Öyle ki dünya üzerindeki madenlerin tamamen tükenecek olması gibi bir tehlike de var. Dolayısıyla alternatif çözüm arayışları çoktan başladı.

Bu arayışlardan biri de ‘atmosferin ötesi’ yani uzay ile ilgili. Yani rotamızı gökyüzüne çeviriyoruz ve uzaya çıkıyoruz! Evet; uzay madenciliği artık pek çok ülkenin gündeminde. Çünkü, dünya üzerinde tükenen madenlerin yerini doldurabilmek için acil çözüm yollarının geliştirilmesi gerektiğinin tüm ülkeler farkında ve yeryüzü tükeniyorsa çare uzayda gibi görünüyor.

Uzay madenciliği, astronomik madencilik ya da asteroit madenciliği gibi farklı isimlerle anılan, araştırmalara konu olan ve çoğu ülkeyi harekete geçiren bu yaklaşım, en basit tanımıyla uzayda bulunan değerli kaynakları çıkarmak ve bunları Dünya’ya getirerek dünyamıza yeni kaynaklar sağlamakla ilgili. Peki, bu mümkün mü? Uzayda madencilik yapılabilir mi? Ülkeler böylesi yatırımları karşılayabilecek güçte mi? Ve asıl soru; ihtiyacımız olan madenler uzayda gerçekten var mı, varsa nerede?

Uzay madenciliği, kaynak ihtiyacımızı karşılayabilir mi?

Dünyadaki kaynaklara benzer bir şekilde başta Ay ve Mars olmak üzere asteroidler ve kuyruklu yıldızlar gibi gezegenlerde de ciddi miktarda maden bulunuyor. Bazı asteroidler, demir, altın ve platin gibi metaller bakımından zenginken, Jüpiter hidrojen kaynağı olan görülüyor, Asteroid Kuşağı olarak adlandırılan alan ise uzay madenciliğinin en zengin yataklarından biri olarak değerlendiriliyor. Dahası, uzay madenciliğinin potansiyel diğer kaynakları arasında kobalt, nikel gibi çok çeşitli madenler de yer alıyor. Ancak uzay madenciliğinin en değerli rolünü Ay üstleniyor.

Ay regolitinin (toprağının), helyum-3 açısından zengin olduğu biliniyor. Ayrıca, Ay’ın kutuplara yakın kısımlarından çıkarılması beklenen buz dolayısıyla da oksijen elde edilebileceği düşünülüyor. Benzer şekilde Mars’ın ve kuyrukları yıldızların da buz ile kaplı kraterlerinin olduğu tahmin ediliyor.

NASA’nın raporuna göre Ay’ın yüzeyinde Dünya’da bulunandan 10 kat daha fazla miktarda titanyum mevcut. Bu da onu yapılar inşa etmek için uygun hale getiriyor; çünkü alüminyum ve demirle karıştırıldığında güçlü, sıcaklığa ve korozyona dayanıklı bir alaşım haline gelen titanyum, Ay’ı ideal bir yeni yaşam yeri adayı yapıyor. Bu zengin maden kaynakları uzayda yaşamın mümkün olduğu sinyalleri verdiği kadar dünya ekonomisi için de astronomik rakamların konuşulmasına zemin hazırlıyor. Peki, gerçekten Ay, yeni evimiz olabilir mi, Ay’da uzay kolonileri kurulabilir mi?

Ay, yeni yaşam alanımız olabilir mi?

Yukarıda da bahsettiğimiz gibi Ay’ın sahip olduğu zengin kaynaklar onu uzay madenciliğinde önemli bir aktör haline getiriyor. Ancak, ne kadar değerli ve yeterli sayıda kaynağa sahip olsa da bu kaynakları dünyaya getirip işlemenin maliyeti, elbette ki çok fazla. NASA’nın verilerine göre Dünya yörüngesine bir kilogram maden fırlatmanın maliyeti yaklaşık 2450 dolar. Bu nedenle uzayda madencilikle elde edilen kaynakların Dünya’ya getirilmesindense uzayda kullanılması, bu maliyetlerden tasarruf etmenin anahtarı olarak yorumlanıyor.

Alternatif bir çözüm olarak ülkeler, Ay’daki kaynakları dünyaya getirip işlemek yerine onları Ay’da kullanmak ve orada bir yaşam inşa etmek için de çalışmalar yapıyor. Daha doğrusu bunun mümkün olup olmadığı konusunda araştırmalarına devam ediyorlar. Uzay çalışmaları denince akla gelen ilk isimlerden biri olan SpaceX uzay şirketinin kurucusu ve CEO’su Elon Musk’ın da öngördüğü ve sık sık dile getirdiği gibi bu kaynaklar uzay kolonileri için gerekli olan alt yapıyı sağlayabilir. Hatta NASA’nın şu anda aktif olarak 3D baskı ile Ay’da binalar inşa etme olasılığını araştırdığı da biliniyor.

Diğer bir deyişle Dünya’ya bağlı kalmadan, çıkarılan kaynaklar orada kullanılabilir ve bu da Ay’da yaşamın kapısını aralayabilir. Kulağa çok çılgınca bir fikir gibi geliyor olsa da Dünya’daki tüm kaynakların hızla tükendiği gerçeği ve gelişen uzay teknolojisi ile uzayda yaşam fikri artık ‘imkansız’ değil. İnsanlığın ihtiyaç duyduğu kaynaklar sağlanabiliyor ve orada yerleşimler kurulabiliyorsa, neden olmasın. Belki de 50-100 yıl sonra tüm insanlık olarak Ay’a taşınacak olabilir miyiz? Ya da Mars’a, Jüpiter’e veya Asteroid Kuşağı’na?

Yarışın kazananı hangi ülke olacak?

İnsanlık nereye taşınır, ülkeler nerelerde yaşar bilinmez ama kısacası, uzay yarışı artık resmen başlamış durumda. Bir zamanlar uzaya çıkmak için sıraya giren ülkeler, bugün uzaydan madenler çıkarmak ve oraya yerleşmek için sırada. Peki, bu yarışın kazananı kim olacak? Her ülke böylesi bir maliyetin altından kalkabilecek kadar güçlü mü? Her ülke kendine bir gezegen mi seçecek yoksa ya da her kıta? Elbette ki tüm bu soruların cevapları henüz çok havada ancak belli başlı ülkelerin uzay madenciliğine öncülük ettiği ve büyük hedefleri olduğu çok açık. Başta NASA’dan dolayı Amerika Birleşik Devleti, ardından uzay ajansları aktif olarak çalışan Rusya ve Japonya, Kanada, Hindistan, Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkeler kendi uzay madencilik hedefleri doğrultusunda çalışmalar yürütüyor. Ancak, yine NASA’nın belirttiği üzere uzay madenciliği ve uzay yerleşimleri için çok ciddi bütçeler ayrılması gerekiyor. Ve her şeyden önce orada ilk olarak yaşayacak astronotlar için ne tür ekipmanlar gerektiği, hangi malzemelerin teminatının yapılması gerektiği ve nasıl bir sürecin başlayacağı konusunda da geniş çaplı araştırmalar yürütülmesinin gerekliliği vurgulanıyor.

Hala gelişmeye devam eden bir teknoloji olmasının yanı sıra oldukça geniş alanları kapsaması nedeniyle de çok fazla zaman, çaba, enerji, para gerektiren astronomik madencilik konusunda daha pek çok gelişmeye tanıklık edeceğiz gibi duruyor. Net hatlarıyla tüm olası gelişmeleri ön görmek zor olsa da uzay madenciliğinin geleceğin en önemli yatırımlarından biri ve dünya üzerindeki kısıtlı kaynaklara karşı da bir umut olduğu su götürmez bir gerçek.

Bakalım uzay teknolojisinde ve astronomik madencilikte bizleri daha neler bekliyor… Belki yeni madenler keşfedilecek, belki uzay kolonileri kurmak için uygun olabilecek yeni gezegenler bulunacak, belki de uzayda madencilik yapmayı çok daha kolay ve az maliyetli hale getirecek teknolojiler denenmeye başlanacak. Uzay ajanslarının ve ülkelerin hız kesmeden çalışmalarını sürmeye devam edeceği kesin. Peki, uzayda çıkarılan madenler orada kullanılabilir ve uzay kolonileri kurulup orada yaşam inşa edilirse, siz bu deneyimi ilk yaşayanlardan olmak ister miydiniz?